edebiyat üzerine
  NESÎMÎ
 

NESÎMÎ


 

 

 

 

 

 

GAZEL
 
Senden ırağ ey sanem şâm ü seher yanaram
Vaslunı arzûlaram dahi beter yanaram
 
Aşk ile şevkun odı cânuma kâr eyledi
Gör nice tâbende uş şems ü kamer yanaram
 
Senden ırağ olduğum bağrumı kan eyledi
Oldı gözümden revân hûn-i ciğer yanaram
 
Şem’-i ruhün sûreti karşuma gelmişdürür
Şa’şaasından bana şu’le düşer yanaram
 
Sabr ile ârâm-ı dil kapdı elimden gamun
Bâd-ı hevâdan değil gamdan eger yanaram
 
Çıkdı içinden tütün çerhi boyadı bütün
Gör ki ne âteşdeyem gör ne kadar yanaram
 
Yandığım ol yâra çün gizlü değil ben dahi
Her ne kadar kim anın gönlü diler yanaram
 
Müddei yanar dimiş gamda Nesîmî beli

Gamda yanan yârı yâr çünkü sever yanaram

 

 

 

 

 
KASİDE
 
(mülemma kaside)
 
Eyyü’hâr rağibüne fi’l-evkat
Edrikûha fe-mâ madâ kad fât
 
Fevt-i fursat me-kun çü vakt-i safâst
Ki besî hest der-cihân âfât
 
İrdi bir dem ki behcetinden anın
Sekiz uçmâğa döndü altı cihât
 
İş ke-mâ âşe a-âşikun va’lem
Tâvet in nefsü tâbet il-evkat
 
Sebzeî Hızır veş çüvânî yâft
Çeşme-î âb-râ resîd hayât
 
Nazer it ölü yer dirüldügine
Rahmet âsârı gösterür âyât
 
Dûret it-tâibâti bi’-l akdâh
Gannet it-tâirâtibi’-l asvât
 
Cilve-ger şüd heme arâyıs-i bâğ
Çün ber-efruht ruh benât-i nebât
 
Mey ü ma’şûk u bâğ âb-i revân
Bend-i gamden bu dördü virdi necât
 
Resvasîne Resûl-ı Yezdân’ın
İrdügince tahiyyat ü salevât
 
Hazretinden yekîndürür dilegüm
Devletünden ırâğ olâ nekabât
 
Çün Nesîmî senündürür ruhm it
Oldu kâpunde müstahıkk-i zekât
 
Veznün eksilmesün  deyildükçe

Failâtün mefâilün feilât

TUYUĞ
 
Ey güneş sûretlü yâr-ı dil-pezîr
Tal’atinden utanur bedr-i münîr
N’eyleyim kim ben fakîrim sen emîr
Hasretinden yüreğim her dem erir

 

 

 

 

 

 

 
TUYUĞ
 
Fâ vü zâd ü lâma düşdü gönlümüz
Kâ’be vü ihrâma düşdü gönlümüz
’Aşk-ı bî-encâma düşdü gönlümüz
Câvidânî nâma düşdü gönlümüz

 

 

 

 

 
TUYUĞ
 
Bî-vefâ dünyâdan usandı gönül
Yok dedi dünyâyı yok sandı gönül
Düşdü aşkın odına yandı gönül
Vahdetin kand-âbına kandı gönül

 

 

 

 
TUYUĞ
 
Vermemek dil dil-berin gîsûsuna
Sığmaya âşıkların nâmûsuna
Ser fedâdır fitne-i câdûsuna
Can dahî kurbân kemân ebrûsuna

 

 

 

TUYUĞ
 
Fitnedir aynın yüzün şems ü kamer
Fitne-i devr-i kamer sensin meğer
Sûretin Hakdır budur Hakdan haber
Söyleyen Hakdır velî âdı beşer

 

Doğum tarihi ve yeri bilinmiyor. Bağdat’ın Nesim nahiyesinde doğduğu için bu mahlası aldığı yolundaki görüşün doğruluğu şüpheli. Asıl adının Ali ya da Ömer olduğu iddiaları da var. Türk Divan Şiiri’nin ilk büyük ustası diye bilinir. Türkçe, Farsça ve Arapça birer divanı var. Türkçe Divanı’ndaki söyleyişine bakıldığında ana dilinin Türkçe olduğu anlaşılır. Arapça ve Farsça bilgisi de mükemmeldir. Mutasavvıf bir şairdir. Hurûfî’dir ve bu tarikatın kurucusu Ester-Âbâdlı Şihabüd-dîn Fazlullâh Nâimi’nin halifesidir. Halep’teyken şeriata aykırı sayılan bazı fikirleri nedeniyle Emir Yaş Beg döneminde derisi yüzülerek öldürülmüştür. Ölüm tarihinin 1404 ya da 1418 olduğu sanılıyor. Coşkun ve pervasız bir üslubu vardır. Dili sade ve ahenklidir. Sadece kendisinden sonra gelen şairleri değil, geniş halk kitlelerini de etkiledi. Adı ve şiirleri, günümüzde bile Alevi-Bektaşi çevrelerinde 7 büyük şair arasında sayılır.
 
  Bugün 9 ziyaretçi (29 klik) kişi burdaydı! ku.es@hotmail.com  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol